Boya Terimleri

Aramak istediğiniz kelimeyi yazınız
A B C Ç D E F G Ğ H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

Paraformaldehit

10 ile 100 formaldehit biriminden oluşan polimer. Formaldehit gazının hem insan ve çevre sağlığı üzerindeki zararlı etkileri, hem yüksek hacimlerde kullanım ve depolanmasındaki güçlükler nedeniyle, formaldehit reçinelerinin üretiminde paraformaldehit kullanımı tercih edilir. 150°C civarında formaldehite parçalanır.
Kimyasal formülü: 

Paraformaldehyde

A polymer consists of 10 to 100 formaldehyde units. Not only the hazardous effects to human health and environment but also the difficulties in processing and storing of formaldehyde gas leads to paraformaldehyde use in formaldehyde resins. Paraformaldehyde decomposes into the formaldehyde at nearly 150°C.
Chemical formula:

Kapalı mekânların zeminlerine döşenen ahşap parkelerin suya, ev kimyasallarına, daha da önemlisi aşınmaya dayanımını artırmak ve estetik güzellik katmak amacıyla uygulanan vernik.

Parquet varnish

Varnish applied on indoor parquet floors to increase their durability against water, household chemicals and most importantly against abrasion, while enhancing their appearance.

Organik kaplamanın parlaklığının, belirli bir kullanım süresinin sonunda ne ölçüde korunduğunu belirten terim. Genellikle yüksek parlaklıktaki son katlar için bakılan “parlaklık korunması”, genellikle, kullanım süresi sonundaki parlaklığın, aynı yüzeyin ilk boyandığı zamandaki parlaklığına yüzde cinsinden oranı olarak belirlenir.

Gloss retention

A term defining the degree to which the gloss of an organic coating is retained after a period of service-life. Generally gloss retention is used for high gloss topcoats and it is the ratio in percentage of original surface gloss to the gloss after a service-life.

Bir yüzeyin üzerine düşen ışığın, normalle aynı açıyı yapacak şekilde yansıyan miktarının yüzde oranına, o yüzeyin “aynamsı parlaklığı” ya da kısaca “parlaklığı” adı verilir.

Gloss / Specular gloss

Percentage ratio of the amount of reflected light from a surface having the same angle with the normal as the light coming to the surface, to the total amount of light coming to a surface.

Bir çözgenin, çözgen karışımının ya da çözgenli bir boyanın, bir kıvılcımla karşılaştığında tutuşması için, evvelce ısıtılmış olması gereken sıcaklık değeri. Isıtılan çözgenin, üstü açık bir kap içindeyken bir kıvılcımla karşılaştırılması biçiminde yapılan teste “açık kap (open cup) parlama testi”; üstü kapalı bir kaptayken kıvılcımla karşılaştırılmasıyla yapılan teste ise “kapalı kap (closed cup) parlama testi” denir.

Flash point

The temperature at which a solvent, solvent mixture or solvent borne paint is heated so that it ignites with a spark. Flash point test performed by introducing spark to a heated solvent contained in an open cup is called “open cup flash point test”, whereas if spark is introduced to solvent in a closed cup is called “closed cup flash point test”.

Binek otosu / Binek aracı

Uluslararası Motorlu Taşıt Üreticileri Derneği (OICA) binek otosunu şöyle tanımlamaktadır: Yolcu taşıma amacıyla kullanılan, en az dört tekerlekli olan ve sürücü koltuğu dahil en fazla 9 koltuğu olan taşıtlar “binek otosu” olarak tanımlanırlar. Ayrıca Bkz. Motorlu taşıtlar

Pas

Metallerin korozyon etkisiyle yükseltgenmeleri sonucunda oluşan suda çözünmeyen metal oksitlere pas adı verilir.

Pasta

Parlak boya veya vernik yüzeylerindeki kusur ve çiziklerin ya da zamanla oluşan tebeşirlenmenin giderilmesi için yapılan parlatma işlemlerinde kullanılan ve aşındırıcıların bir sıvı faz içindeki kıvamlı dispersiyonundan oluşan malzeme. Pastalar, parlatma (polisaj) işleminin ilk aşaması olan, kaba yüzey düzeltme aşamasında kullanılırlar.

Pigment pastası

Bir boya formülünde bulunana göre daha yüksek orandaki pigmentin, taşıyıcı içinde ezilmiş ve homojen dağılmış halde bulunduğu yüksek kıvamlı boya yarı ürünü.

Tek pigmentli pastalarla boya üretimi

Bu boya üretim yaklaşımında, geniş bir bağlayıcı uyuşurluğuna sahip bir reçine, ortak dispersiyon reçinesi olarak seçilir ve bu reçine içinde, çeşitli pigmentler ayrı ayrı ezilerek istenen ezme inceliğine getirilir. Daha sonra, istenen bir boya rengi bu pastalar kullanılarak renk eşlemesi yapılır ve uygun hesaplamalarla miktarları belirlenen diğer girdilerle boyanın alt ilavesi yapılır. Bu yaklaşımın başlıca üstünlükleri, uyuşur reçine kullanarak çeşitli ürün grupları için kullanılabilen ortak pastalar yapıp değirmenler başta olmak üzere üretim aracı kapasitelerinin ve stok alanlarının daha iyi optimize edilmesi ve hızlı üretim yapılabilmesidir. Yaklaşımın öne çıkan zayıf yanlarıysa, derişik pigment pastaları kullanılması nedeniyle hassas renk eşlemenin yapılamaması; derişik pasta ortamındaki pigmentlerin, zaman içinde yumaklaşarak, renk şiddeti düşüklüğü, parlaklık kaybı, tanecik oluşumu, pusluluk gibi sorunlara yol açmaları olarak sayılabilir.

Rust

Passenger car

OICA (The International Organization of Motor Vehicle Manufacturers) defines the passenger cars as: Vehicles used for passenger transportation purposes with at least four wheels and 9 seats -including the driver seat- are defined as “passenger cars”. See Also Motor vehicles

Rust

Water insoluble metal oxides formed by oxidation of metals due to corrosion.

Paste

Viscous dispersions of abrasives in liquid phase that are used to eliminate defects and scratches or chalking, which occur over time on the glossy paints or clearcoats. Pastes are used in the first stage of polishing to smooth the rough surface.

Pigment paste

Paint semi-product which has a higher pigment content and generally a higher viscosity then the finished paint.
 

Paint production using monopigmented pigment pastes

In this paint production approach, a resin with a high compatibility range is selected as main dispersion resin and different pigments are dispersed separately to a certain grain size using this resin. Color matching is performed using this pigment pastes and letdown is done by adding remaining ingredients after a proper calculation. The main advantages of this approach are, better optimization of capacity of production equipment (especially the mills) and storage areas in addition to reduced production times. It is achieved by producing common pigment pastes, which can be used in various product groups owing to the compatible resin used. The drawback of this approach is the difficulties in sensitive color matching because of highly concentrated pigment pastes in addition to the possibility of decrease in color strength, gloss as well as haze and formation of particles due to pigment flocculation during storage.

Pasta

Parlak boya veya vernik yüzeylerindeki kusur ve çiziklerin ya da zamanla oluşan tebeşirlenmenin giderilmesi için yapılan parlatma işlemlerinde kullanılan ve aşındırıcıların bir sıvı faz içindeki kıvamlı dispersiyonundan oluşan malzeme. Pastalar, parlatma (polisaj) işleminin ilk aşaması olan, kaba yüzey düzeltme aşamasında kullanılırlar.

Pigment pastası

Bir boya formülünde bulunana göre daha yüksek orandaki pigmentin, taşıyıcı içinde ezilmiş ve homojen dağılmış halde bulunduğu yüksek kıvamlı boya yarı ürünü.

Tek pigmentli pastalarla boya üretimi

Bu boya üretim yaklaşımında, geniş bir bağlayıcı uyuşurluğuna sahip bir reçine, ortak dispersiyon reçinesi olarak seçilir ve bu reçine içinde, çeşitli pigmentler ayrı ayrı ezilerek istenen ezme inceliğine getirilir. Daha sonra, istenen bir boya rengi bu pastalar kullanılarak renk eşlemesi yapılır ve uygun hesaplamalarla miktarları belirlenen diğer girdilerle boyanın alt ilavesi yapılır. Bu yaklaşımın başlıca üstünlükleri, uyuşur reçine kullanarak çeşitli ürün grupları için kullanılabilen ortak pastalar yapıp değirmenler başta olmak üzere üretim aracı kapasitelerinin ve stok alanlarının daha iyi optimize edilmesi ve hızlı üretim yapılabilmesidir. Yaklaşımın öne çıkan zayıf yanlarıysa, derişik pigment pastaları kullanılması nedeniyle hassas renk eşlemenin yapılamaması; derişik pasta ortamındaki pigmentlerin, zaman içinde yumaklaşarak, renk şiddeti düşüklüğü, parlaklık kaybı, tanecik oluşumu, pusluluk gibi sorunlara yol açmaları olarak sayılabilir.

Paste

Paste

Viscous dispersions of abrasives in liquid phase that are used to eliminate defects and scratches or chalking, which occur over time on the glossy paints or clearcoats. Pastes are used in the first stage of polishing to smooth the rough surface.

Pigment paste

Paint semi-product which has a higher pigment content and generally a higher viscosity then the finished paint.

Paint production using monopigmented pigment pastes

In this paint production approach, a resin with a high compatibility range is selected as main dispersion resin and different pigments are dispersed separately to a certain grain size using this resin. Color matching is performed using this pigment pastes and letdown is done by adding remaining ingredients after a proper calculation. The main advantages of this approach are, better optimization of capacity of production equipment (especially the mills) and storage areas in addition to reduced production times. It is achieved by producing common pigment pastes, which can be used in various product groups owing to the compatible resin used. The drawback of this approach is the difficulties in sensitive color matching because of highly concentrated pigment pastes in addition to the possibility of decrease in color strength, gloss as well as haze and formation of particles due to pigment flocculation during storage.

Bir maddenin karşı direncini yenerek içine girmek, içine işlemek.

to penetrate

To diffuse through a substance by overcoming its resistance.
 

Asetaldehitle formaldehitin bazik ortamdaki tepkimesi sonucunda elde edilen bir poliol. Alkid ve polyester reçinelerinin ham maddesi olarak kullanılır.
Kimyasal adı: Tetrametilolmetan veya 2,2-bis-(hidroksimetil)-1,3-propandiol
Kimyasal formülü: 
Erime noktası: 262°C

Pentaerythritol

Polyol prepared by polymerization of acetaldehyde and formaldehyde in a basic environment. It is used as a raw material for the preparation of alkyd and polyester resins.
Chemical name: tetramethylolmethane, 2,2-Bis(hydroxymethyl)-1,3-Propanediol
Chemical formula: 
Melting point: 262°C

Boyanın, dar bir yarıktan kesintisiz bir perde halinde akıtılarak, konveyör bant üzerinde ilerleyen panel biçimli nesneleri kaplaması esasına göre çalışan bir boyama yöntemi. Bu yöntem özellikle, levha biçimli mobilya elemanları üreten hızlı hatlarda ve ayna boyama hatlarında kullanılır.

Curtain coatings

A coating technique in which paint continuously falls through a slit, onto panels transported on a conveyer belt. This method is used especially in rapid lines for manufacturing sheet shaped furniture components and mirror coating lines.

Perde boyama yönteminde oluşan dinamik boya perdesinin, yaş boya içindeki safsızlıklar veya hava kabarcıkları nedeniyle düşey yırtılmalara uğraması. Perde yırtılması, doğal olarak, boyanacak malzemenin bazı kısımlarının boyayla kaplanmaması biçiminde yüzey kusurlarına yol açar.

Curtain rupture

Vertical rupture of dynamically discharging paint curtain due to air bubbles or impurities present in wet paint. Curtain rupture causes defects as non- painted regions on the object to be coated.
 

Mor ötesi ışıkların etkisiyle boya içinde oluşan tahrip edici serbest radikalleri soğurarak yok eden, bu arada kendisi de parçalanan boya katkılarının genel adı. HALS kullanımı, boyaların dış dayanım direnci üzerinde olumlu etki yaratır. Ayrıca Bkz. Morötesi (UV) stabilizörleri

Morötesi (ultraviolet, UV) ışınlarına maruz kalan organik kaplama filmlerinin, bu etki altında uğrayacakları tahribatı önlemek amacıyla kullanılan katkıların genel adı. Esasen iki alt türü vardır, morötesi soğurucular (UV absorplayıcılar’da denmektedir), soğurdukları morötesi ışınların enerjisini ısı enerjisine dönüştürerek çevrelerine yayarlar. Başlıca türlerini benzofenon ve benzotriazol türevleri oluşturur. Serbest radikal toplayıcılar (İng: Free Radical Scavengers) ise, morötesi ışınların oluşturduğu serbest radikallerle çarpışarak onları yok ederken kendileri de parçalanırlar. Ancak, böylelikle, serbest radikallerin kaplamayı tahrip etmesini de önlerler. Bu amaçla “Perdelenmiş amin esaslı ışık stabilizörler (Hindered amine light stabilizer, HALS)” kullanılır.

Hindered amine light stabilizers (HALS)

Additives that absorb and destroy free radicals, which occur due to UV light and can degrade paint film. HALS decompose themselves as they destroy the free radicals. Using HALS will greatly improves the exterior durability of paint. See Also UV stabilizers

General name of additives used to prevent degradation of organic coating films exposed to UV light. UV stabilizers are classified into two groups. UV stabilizers (also called as UV absorbers). They convert the absorbed UV energy into heat and this heat is then dissipated through the substrate. Benzophenones and benzotriazole derivatives are commonly used UV stabilizers. The other group is free radical scavengers. They act by trapping the free radicals formed by UV light and decompose these radicals along with themselves hereby suppress the degradation of coating. Hindered amine light stabilizers (HALS) are used as free radical scavengers.

Boyalı yüzeyi V biçimli bıçağıyla çizerek, ortaya çıkan boya tabakası kesitinin kalınlığını, ölçekli büyüteciyle belirlemeye olanak veren bir tahribatlı kalınlık ölçme cihazı.

Paint inspection gauge (PIG)

Destructive measuring device used to determine the thickness of paint film by incising a V-groove through the film and observing the thickness with a microscope bearing a measuring scale.

Alüminyum pigmentler

Boyalı yüzeylerde metalik bir etki oluşturmak amacıyla kullanılırlar. 10-30 mikrometre çapında 0,1-0,9 mikrometre kalınlığında saf alüminyum pulcuklardan oluşurlar. Bkz. Görsel etki pigmentleri

Antikorozif pigmentler

Oluşacak boya filminin korozyon direncinin artırılması amacıyla, boya bileşimine katılan işlevsel pigmentler. Su içinde kontrollü çözünürlüğü olan kromat, fosfat, fosfosilikat ve borosilikat tuzları, boyanan metalik yüzeyleri pasifleştirerek; çinko tozu, boyanan metalik yüzeylere katodik koruma uygulayarak; mikamsı demir oksit pigmentlerse, pul biçimli yapılarıyla boyanın su geçirimini engelleyerek etki eden ve yaygın kullanılan antikorozif pigmentlerdir.

Demir oksit pigmentler

Demirin doğal veya sentetik oksitleri, dünyanın en eski ve halen de yaygın olarak kullanılan pigmentlerini oluştururlar. Fe2O3 biçimindeki oksitler kırmızı; Fe2O3xH2O yapılı oksitler sarı; Fe3O4 oksiti siyah; FeO ile Fe2O3’ün farklı oranlardaki karışımlarıysa kahverengi pigmentler olarak kullanılırlar.

Floresant pigmentler

Floresant pigmentler, üzerlerine düşen ışığın içinde bulunan mor ötesi (UV) kısımları soğurduktan sonra, bu enerjinin bir kısmını ısıya çevirirken kalanını mavimsi bir görünür ışık olarak çevreye iade ederler. Dolayısıyla, floresant pigmentler, üzerlerine düşen görünür ışık miktarından daha fazlasını çevreye yaymış olurlar.
 

Fosforesant pigmentler

Fosforesant pigmentler, üzerlerine düşen ışığın içinde bulunan mor ötesi (UV) kısımları soğurduktan sonra, bu enerjinin bir kısmını ısı enerjisine çevirip çevreye geri verirler; kalan kısmınıysa, bir sürelik gecikmenin ardından mavimsi bir görünür ışık olarak yayarlar. Dolayısıyla, fosforesant pigmentler, bir ışık kaynağı ortadan kalktıktan sonra da, mavimsi ışıltılı bir tonda ışık yaymaya devam ederler.

Görsel etki pigmentleri

Boya formüllerine renk dışında, başka albenili görsel etkiler kazandırmak amacıyla eklenen pigmentlerdir. Bu amaçla, pulcuklar biçimindeki alüminyum pigmentler ve sedefsi bir ışıltı veren mika esaslı pigmentler yaygın olarak kullanılırlar. Metalik ve sedef (ya da mikamsı yapıdaki) pigmentli baz kat uygulamalarında, özel bir estetik beklenti söz konusudur: İngilizce Flip–flop ya da Türkçe söylenirse yanar döner özelliği. Cepheden bakıldığında yaklaşık bir ayna görüntüsünün, alt açıdan bakıldığında ise koyu, karanlık bir rengin algılanmasına yol açan bu boya davranışı, esas olarak, kullanılan alüminyum ya da sedef pulcukların eşyanın yüzeyine paralel şekilde yönlenmesiyle oluşur. Kullanılan boya bağlayıcılarının saydam bir film vermesi, bu etkinin daha da artmasını sağlar.

İnorganik renk pigmentleri

Çoğunluğunu metal oksitlerin, metal oksit karışımlarının ve karbon siyahının oluşturduğu, inorganik esaslı pigmentler. Günümüzde kullanılan inorganik renk pigmentlerinin tümüne yakını, sentetik olarak üretilmektedirler.

Kritik pigment hacim derişimi (CPVC)

Boya içinde mevcut olan bağlayıcının tümünün, pigment yüzeylerinin ıslatılması ve pigment gözeneklerinin doldurulması için harcandığı, bunun dışında hiç serbest bağlayıcının kalmadığı durumdaki pigment hacim derişimi.

Organik renk pigmentleri

Basit organik moleküllerden sentezlenerek elde edilen ve çok geniş renk çeşitlilikleriyle boya sanayiindeki estetik olanakları büyük ölçüde artıran renk pigmentleri grubu.

Pigment

Çok küçük tanecikler halinde öğütülmüş, organik çözgenlerde ve suda çözünmeyen, boyaya renk, değişik görsel etkiler ve kimi durumda da korozyon direnci kazandıran kimyasal maddeler. Pigmentlerin boyar maddelerden iki temel farkı organik çözgenlerde ve suda çözünmemeleri ve kategorik olarak daha yüksek dış dayanıma sahip olmalarıdır.

Pigment hacim derişimi (PVC)

Bir boya formülünde bulunan toplam pigment (ve dolgu) hacminin, boya içindeki uçucu olmayan maddelerin hacimlerinin toplamına olan yüzde oranı pigment hacim derişimi (PVC) olarak tanımlanır.

Pigment ilgisi yüksek gruplar / Pigment seven gruplar

Polar pigment yüzeylerine tutunmayı kolaylaştırmak amacıyla, dispersiyon katkısı moleküllerinde yer alan karboksilik asit, amin, izosiyanat gruplarıyla, bunların türevleri olan bazı kimyasal gruplar.

Pigment pastası

Bir boya formülünde bulunana göre daha yüksek orandaki pigmentin, taşıyıcı içinde ezilmiş ve homojen dağılmış halde bulunduğu yüksek kıvamlı boya yarı ürünü.

Pigment ve dolgu topakları

Üretimleri sırasında birincil tane boyutları halinde elde edilen pigment ve dolgular, yığın içinde temas halindeyken agregat ve aglomeratlar oluştururlar. Bu pigment kümelerinin, dispersiyon sürecinde dağıtılmalarıyla, tekrar birincil tane boyutlarına erişilmeye çalışılır. Bu şekilde oluşturulan küçük tanecikli dağılmışlık kararlı olamazsa yumaklaşmalar (flokülatlar) oluşur. Türkçe’de herbirine özgü yerleşik terimler bulunmayan bu üç farklı oluşumun doğru algılanması için aşağıdaki şekilsel gösterim verilmiştir:

Pigment ve dolguların dispersiyonu

Gerek aglomerat gerekse agregat biçimindeki pigment topaklarının, bağlayıcı ve çözgen ortamında parçalanması. Pigment ve dolguların dispersiyonu, yüksek devirli karıştırıcılarda ve yaş değirmenlerde gerçekleştirilir.

Pigment/bağlayıcı oranı

Bir boya bileşiminde yer alan ağırlıkça pigment miktarının, aynı boyadaki katı bağlayıcı miktarına oranı. Ayrıca Bkz. Katı bağlayıcı miktarı

Sedef pigmentler

100–500 nm (0,1–0,5 µm) kalınlığındaki mika pulcuklarının yüzeylerinin 40–60 nm’den 120–160 nm’ye artan kalınlıklardaki metal oksitlerle TiO2 kaplanmasıyla elde edilen ve açıya göre değişik renk ve parıltıda algılanan pigmentler. Mika esaslı sedef pigmentler, görünür bölge aralığındaki ışık dalga boylarıyla aynı mertebede (100–500 nm) kalınlıklara sahip olan mika pulcuklarının neden oldukları “ışık girişimi” sonucunda renklenirler. Ayrıca Bkz. Görsel etki pigmentleriT

ek pigmentli pastalarla boya üretimi

Bu boya üretim yaklaşımında, geniş bir bağlayıcı uyuşurluğuna sahip bir reçine, ortak dispersiyon reçinesi olarak seçilir ve bu reçine içinde, çeşitli pigmentler ayrı ayrı ezilerek istenen ezme inceliğine getirilir. Daha sonra, istenen bir boya rengi bu pastalar kullanılarak renk eşlemesi yapılır ve uygun hesaplamalarla miktarları belirlenen diğer girdilerle boyanın alt ilavesi yapılır. Bu yaklaşımın başlıca üstünlükleri, uyuşur reçine kullanarak çeşitli ürün grupları için kullanılabilen ortak pastalar yapıp değirmenler başta olmak üzere üretim aracı kapasitelerinin ve stok alanlarının daha iyi optimize edilmesi ve hızlı üretim yapılabilmesidir. Yaklaşımın öne çıkan zayıf yanlarıysa, derişik pigment pastaları kullanılması nedeniyle hassas renk eşlemenin yapılamaması; derişik pasta ortamındaki pigmentlerin, zaman içinde yumaklaşarak, renk şiddeti düşüklüğü, parlaklık kaybı, tanecik oluşumu, pusluluk gibi sorunlara yol açmaları olarak sayılabilir.

Pigment

Aluminum pigments

Aluminum pigments are used to create a metallic effect on painted surfaces. They are composed of pure aluminum platelets of 10-30 micrometers diameter and of 0,1-0,9 micrometer thickness. See Effect pigments

Anti-corrosive pigments

Functional pigments added to the paint formulation in order to improve the corrosion resistance of the paint. Most widely used anticorrosive pigments are: chromates, phosphate, phosphosilicate and borosilicate salts, having controlled water solubilities and inactivating the metal surfaces; zinc powder, cathodically protecting the coated metal surfaces; and micaceous iron oxide (MIO or MIOX), having a plate-like structure and acting as a water barrier for metal surfaces.

Iron oxide pigments

Natural or synthetic oxides of iron are considered to be the oldest and the most widely used pigments. Oxides of the Fe2O3 structure are red, Fe2O3xH2O structure are yellow, Fe3O4 structure are black, and different mixtures of FeO and Fe2O3 are used as brown pigments.

Fluorescent pigments

Flourescent pigments, after absorbing the UV spectral part of the light, return the UV light energy in the form of a blue visible light together with some heat energy. Therefore, flourescent pigments emit more visible light than they are exposed to.

Phosphorescent pigments

Phosphorescent pigments, following absorption of the UV spectral part of the light, return some of the energy as heat energy; after a time lag they emit the rest of the energy in the form of a blue visible light. Therefore, phosphorescent pigments continue to emit a blue light also after removal of the light source.

Effect pigments

Pigments added to coating formulations to provide an appealing look, besides coloring the coating. For this purpose, aluminum pigments and mica based pearlescent pigments of platelet shape are widely used. There is a special aesthetical expectation from basecoat applications containing metalic or pearlescent (or micaceous) pigments: the flip-flop property. This coating property, formed by parallel allignment of aluminum or pearlescent platelets to the surface, leads to a mirror-like appearance when looked from the front, and to a dark color appearance when looked from a very low angle. Transparency of the film formed by binders enhances the flip-flop effect.

Inorganic color pigments

Inorganic based pigments, most of which are formed by metal oxides, metal oxide mixtures and carbon black. Almost all inorganic pigments used today are obtained synthetically.

Critical pigment volume concentration (CPVC)

Pigment volume concentration at which all the binder in a coating formulation is used up to wet the pigments and to fill up the pigment pores, leaving no free binder.

Organic color pigments

Group of pigments synthesized from basic organic molecules and possessing the ability to enhance the aesthetics in paint industry by virtue of their wide range of colors.

Pigment

Pigments are finely ground, organic solvent and water insoluble chemical substances that impart color, various visual effects and in some cases corrosion resistance to paint. Two main differences between pigments and dyestuffs are pigments are insoluble in both organic solvents and water and pigments have better exterior durability than dyestuffs.

Pigment volume concentration (PVC)

The percentage ratio of the volume of total pigment (and extender) to the volume of total nonvolatile material present in paint formulation.

Pigment affinic groups

Chemical groups present in dispersion additives to ease the attachment to the surfaces of polar pigments. Pigment affinic groups comprise carboxylic acid, amine, isocyanate and their derivatives.

Pigment paste

Paint semi-product which has a higher pigment content and generally a higher viscosity then the finished paint.

Clusters of pigments and extenders

Although pigments and extenders are produced as primary particles, they form aggregates and agglomerates when they are in touch with each other in bulk phase. In dispersion stage, these pigment clusters are tried to break down to primary particles. If dispersed pigments are not stable, they form loosely combined units called flocculates. Since, the distinction between these three terms might not be clear, for a better understanding a schematic representation is given below.

Dispersion of pigments and extenders

Breaking down of pigment flocculates which are combined as agglomerates or aggregates, in a binder and solvent medium. Dispersion of pigments and extenders is performed using high-speed dispersers and wet mills.

Pigment/binder ratio

The ratio by weight of pigment content to solid binder content in paint formulation. See Also Solid binder content

Nacreous pigments / Pearlescent pigments

Pigments produced by coating TiO2 or some other oxides at varying thickness from 120 nm to 160 nm on the mica flakes of 100–500 nm (0,1–0,5 µm) thick. Nacreous pigments are perceived in different colors and sheen depending upon the viewing angle. Mica based nacreous pigments impart color to the coating by light interference caused by mica flakes of the same thickness with the wavelengths in visible light spectrum (100–500 nm). See Also Effect pigments

Paint production using monopigmented pigment pastes

In this paint production approach, a resin with a high compatibility range is selected as main dispersion resin and different pigments are dispersed separately to a certain grain size using this resin. Color matching is performed using this pigment pastes and letdown is done by adding remaining ingredients after a proper calculation. The main advantages of this approach are, better optimization of capacity of production equipment (especially the mills) and storage areas in addition to reduced production times. It is achieved by producing common pigment pastes, which can be used in various product groups owing to the compatible resin used. The drawback of this approach is the difficulties in sensitive color matching because of highly concentrated pigment pastes in addition to the possibility of decrease in color strength, gloss as well as haze and formation of particles due to pigment flocculation during storage.

 

Bir boya formülünde bulunan toplam pigment (ve dolgu) hacminin, boya içindeki uçucu olmayan maddelerin hacimlerinin toplamına olan yüzde oranı pigment hacim derişimi (PVC) olarak tanımlanır.

Pigment volume concentration (PVC)

The percentage ratio of the volume of total pigment (and extender) to the volume of total nonvolatile material present in paint formulation.

Polar pigment yüzeylerine tutunmayı kolaylaştırmak amacıyla, dispersiyon katkısı moleküllerinde yer alan karboksilik asit, amin, izosiyanat gruplarıyla, bunların türevleri olan bazı kimyasal gruplar.

Pigment affinic groups

Chemical groups present in dispersion additives to ease the attachment to the surfaces of polar pigments. Pigment affinic groups comprise carboxylic acid, amine, isocyanate and their derivatives.

Bir boya formülünde bulunana göre daha yüksek orandaki pigmentin, taşıyıcı içinde ezilmiş ve homojen dağılmış halde bulunduğu yüksek kıvamlı boya yarı ürünü.

Pigment paste

Paint semi-product which has a higher pigment content and generally a higher viscosity then the finished paint.

Üretimleri sırasında birincil tane boyutları halinde elde edilen pigment ve dolgular, yığın içinde temas halindeyken agregat ve aglomeratlar oluştururlar. Bu pigment kümelerinin, dispersiyon sürecinde dağıtılmalarıyla, tekrar birincil tane boyutlarına erişilmeye çalışılır. Bu şekilde oluşturulan küçük tanecikli dağılmışlık kararlı olamazsa yumaklaşmalar (flokülatlar) oluşur. Türkçe’de herbirine özgü yerleşik terimler bulunmayan bu üç farklı oluşumun doğru algılanması için aşağıdaki şekilsel gösterim verilmiştir:

Clusters of pigments and extenders

Although pigments and extenders are produced as primary particles, they form aggregates and agglomerates when they are in touch with each other in bulk phase. In dispersion stage, these pigment clusters are tried to break down to primary particles. If dispersed pigments are not stable, they form loosely combined units called flocculates. Since, the distinction between these three terms might not be clear, for a better understanding a schematic representation is given below.

Gerek aglomerat gerekse agregat biçimindeki pigment topaklarının, bağlayıcı ve çözgen ortamında parçalanması. Pigment ve dolguların dispersiyonu, yüksek devirli karıştırıcılarda ve yaş değirmenlerde gerçekleştirilir.

Dispersion of pigments and extenders

Breaking down of pigment flocculates which are combined as agglomerates or aggregates, in a binder and solvent medium. Dispersion of pigments and extenders is performed using high-speed dispersers and wet mills.

Alüminyum pigmentler

Boyalı yüzeylerde metalik bir etki oluşturmak amacıyla kullanılırlar. 10-30 mikrometre çapında 0,1-0,9 mikrometre kalınlığında saf alüminyum pulcuklardan oluşurlar. Bkz. Görsel etki pigmentleri

Antikorozif pigmentler

Oluşacak boya filminin korozyon direncinin artırılması amacıyla, boya bileşimine katılan işlevsel pigmentler. Su içinde kontrollü çözünürlüğü olan kromat, fosfat, fosfosilikat ve borosilikat tuzları, boyanan metalik yüzeyleri pasifleştirerek; çinko tozu, boyanan metalik yüzeylere katodik koruma uygulayarak; mikamsı demir oksit pigmentlerse, pul biçimli yapılarıyla boyanın su geçirimini engelleyerek etki eden ve yaygın kullanılan antikorozif pigmentlerdir.

Demir oksit pigmentler

Demirin doğal veya sentetik oksitleri, dünyanın en eski ve halen de yaygın olarak kullanılan pigmentlerini oluştururlar. Fe2O3 biçimindeki oksitler kırmızı; Fe2O3xH2O yapılı oksitler sarı; Fe3O4 oksiti siyah; FeO ile Fe2O3’ün farklı oranlardaki karışımlarıysa kahverengi pigmentler olarak kullanılırlar.

Floresant pigmentler

Floresant pigmentler, üzerlerine düşen ışığın içinde bulunan mor ötesi (UV) kısımları soğurduktan sonra, bu enerjinin bir kısmını ısıya çevirirken kalanını mavimsi bir görünür ışık olarak çevreye iade ederler. Dolayısıyla, floresant pigmentler, üzerlerine düşen görünür ışık miktarından daha fazlasını çevreye yaymış olurlar.

Fosforesant pigmentler

Fosforesant pigmentler, üzerlerine düşen ışığın içinde bulunan mor ötesi (UV) kısımları soğurduktan sonra, bu enerjinin bir kısmını ısı enerjisine çevirip çevreye geri verirler; kalan kısmınıysa, bir sürelik gecikmenin ardından mavimsi bir görünür ışık olarak yayarlar. Dolayısıyla, fosforesant pigmentler, bir ışık kaynağı ortadan kalktıktan sonra da, mavimsi ışıltılı bir tonda ışık yaymaya devam ederler.

Görsel etki pigmentleri

Boya formüllerine renk dışında, başka albenili görsel etkiler kazandırmak amacıyla eklenen pigmentlerdir. Bu amaçla, pulcuklar biçimindeki alüminyum pigmentler ve sedefsi bir ışıltı veren mika esaslı pigmentler yaygın olarak kullanılırlar. Metalik ve sedef (ya da mikamsı yapıdaki) pigmentli baz kat uygulamalarında, özel bir estetik beklenti söz konusudur: İngilizce Flip–flop ya da Türkçe söylenirse yanar döner özelliği. Cepheden bakıldığında yaklaşık bir ayna görüntüsünün, alt açıdan bakıldığında ise koyu, karanlık bir rengin algılanmasına yol açan bu boya davranışı, esas olarak, kullanılan alüminyum ya da sedef pulcukların eşyanın yüzeyine paralel şekilde yönlenmesiyle oluşur. Kullanılan boya bağlayıcılarının saydam bir film vermesi, bu etkinin daha da artmasını sağlar.

İnorganik renk pigmentleri

Çoğunluğunu metal oksitlerin, metal oksit karışımlarının ve karbon siyahının oluşturduğu, inorganik esaslı pigmentler. Günümüzde kullanılan inorganik renk pigmentlerinin tümüne yakını, sentetik olarak üretilmektedirler.

Kritik pigment hacim derişimi (CPVC)

Boya içinde mevcut olan bağlayıcının tümünün, pigment yüzeylerinin ıslatılması ve pigment gözeneklerinin doldurulması için harcandığı, bunun dışında hiç serbest bağlayıcının kalmadığı durumdaki pigment hacim derişimi.

Organik renk pigmentleri

Basit organik moleküllerden sentezlenerek elde edilen ve çok geniş renk çeşitlilikleriyle boya sanayiindeki estetik olanakları büyük ölçüde artıran renk pigmentleri grubu.

Pigment

Çok küçük tanecikler halinde öğütülmüş, organik çözgenlerde ve suda çözünmeyen, boyaya renk, değişik görsel etkiler ve kimi durumda da korozyon direnci kazandıran kimyasal maddeler. Pigmentlerin boyar maddelerden iki temel farkı organik çözgenlerde ve suda çözünmemeleri ve kategorik olarak daha yüksek dış dayanıma sahip olmalarıdır.

Pigment hacim derişimi (PVC)

Bir boya formülünde bulunan toplam pigment (ve dolgu) hacminin, boya içindeki uçucu olmayan maddelerin hacimlerinin toplamına olan yüzde oranı pigment hacim derişimi (PVC) olarak tanımlanır.

Pigment ilgisi yüksek gruplar / Pigment seven gruplar

Polar pigment yüzeylerine tutunmayı kolaylaştırmak amacıyla, dispersiyon katkısı moleküllerinde yer alan karboksilik asit, amin, izosiyanat gruplarıyla, bunların türevleri olan bazı kimyasal gruplar.

Pigment pastası
 

Bir boya formülünde bulunana göre daha yüksek orandaki pigmentin, taşıyıcı içinde ezilmiş ve homojen dağılmış halde bulunduğu yüksek kıvamlı boya yarı ürünü.

Pigment ve dolgu topakları

Üretimleri sırasında birincil tane boyutları halinde elde edilen pigment ve dolgular, yığın içinde temas halindeyken agregat ve aglomeratlar oluştururlar. Bu pigment kümelerinin, dispersiyon sürecinde dağıtılmalarıyla, tekrar birincil tane boyutlarına erişilmeye çalışılır. Bu şekilde oluşturulan küçük tanecikli dağılmışlık kararlı olamazsa yumaklaşmalar (flokülatlar) oluşur. Türkçe’de herbirine özgü yerleşik terimler bulunmayan bu üç farklı oluşumun doğru algılanması için aşağıdaki şekilsel gösterim verilmiştir:

Pigment ve dolguların dispersiyonu

Gerek aglomerat gerekse agregat biçimindeki pigment topaklarının, bağlayıcı ve çözgen ortamında parçalanması. Pigment ve dolguların dispersiyonu, yüksek devirli karıştırıcılarda ve yaş değirmenlerde gerçekleştirilir.


Pigment/bağlayıcı oranı

Bir boya bileşiminde yer alan ağırlıkça pigment miktarının, aynı boyadaki katı bağlayıcı miktarına oranı. Ayrıca Bkz. Katı bağlayıcı miktarı

Sedef pigmentler

100–500 nm (0,1–0,5 µm) kalınlığındaki mika pulcuklarının yüzeylerinin 40–60 nm’den 120–160 nm’ye artan kalınlıklardaki metal oksitlerle TiO2 kaplanmasıyla elde edilen ve açıya göre değişik renk ve parıltıda algılanan pigmentler. Mika esaslı sedef pigmentler, görünür bölge aralığındaki ışık dalga boylarıyla aynı mertebede (100–500 nm) kalınlıklara sahip olan mika pulcuklarının neden oldukları “ışık girişimi” sonucunda renklenirler. Ayrıca Bkz. Görsel etki pigmentleri
 

Tek pigmentli pastalarla boya üretimi

Bu boya üretim yaklaşımında, geniş bir bağlayıcı uyuşurluğuna sahip bir reçine, ortak dispersiyon reçinesi olarak seçilir ve bu reçine içinde, çeşitli pigmentler ayrı ayrı ezilerek istenen ezme inceliğine getirilir. Daha sonra, istenen bir boya rengi bu pastalar kullanılarak renk eşlemesi yapılır ve uygun hesaplamalarla miktarları belirlenen diğer girdilerle boyanın alt ilavesi yapılır. Bu yaklaşımın başlıca üstünlükleri, uyuşur reçine kullanarak çeşitli ürün grupları için kullanılabilen ortak pastalar yapıp değirmenler başta olmak üzere üretim aracı kapasitelerinin ve stok alanlarının daha iyi optimize edilmesi ve hızlı üretim yapılabilmesidir. Yaklaşımın öne çıkan zayıf yanlarıysa, derişik pigment pastaları kullanılması nedeniyle hassas renk eşlemenin yapılamaması; derişik pasta ortamındaki pigmentlerin, zaman içinde yumaklaşarak, renk şiddeti düşüklüğü, parlaklık kaybı, tanecik oluşumu, pusluluk gibi sorunlara yol açmaları olarak sayılabilir.

 

Pigment/binder ratio

Aluminum pigments

Aluminum pigments are used to create a metallic effect on painted surfaces. They are composed of pure aluminum platelets of 10-30 micrometers diameter and of 0,1-0,9 micrometer thickness. See Effect pigments

Anti-corrosive pigments

Functional pigments added to the paint formulation in order to improve the corrosion resistance of the paint. Most widely used anticorrosive pigments are: chromates, phosphate, phosphosilicate and borosilicate salts, having controlled water solubilities and inactivating the metal surfaces; zinc powder, cathodically protecting the coated metal surfaces; and micaceous iron oxide (MIO or MIOX), having a plate-like structure and acting as a water barrier for metal surfaces.

Iron oxide pigments

Natural or synthetic oxides of iron are considered to be the oldest and the most widely used pigments. Oxides of the Fe2O3 structure are red, Fe2O3xH2O structure are yellow, Fe3O4 structure are black, and different mixtures of FeO and Fe2O3 are used as brown pigments.

Fluorescent pigments

Flourescent pigments, after absorbing the UV spectral part of the light, return the UV light energy in the form of a blue visible light together with some heat energy. Therefore, flourescent pigments emit more visible light than they are exposed to.

Phosphorescent pigments

Phosphorescent pigments, following absorption of the UV spectral part of the light, return some of the energy as heat energy; after a time lag they emit the rest of the energy in the form of a blue visible light. Therefore, phosphorescent pigments continue to emit a blue light also after removal of the light source.

Effect pigments

Pigments added to coating formulations to provide an appealing look, besides coloring the coating. For this purpose, aluminum pigments and mica based pearlescent pigments of platelet shape are widely used. There is a special aesthetical expectation from basecoat applications containing metalic or pearlescent (or micaceous) pigments: the flip-flop property. This coating property, formed by parallel allignment of aluminum or pearlescent platelets to the surface, leads to a mirror-like appearance when looked from the front, and to a dark color appearance when looked from a very low angle. Transparency of the film formed by binders enhances the flip-flop effect.

Inorganic color pigments

Inorganic based pigments, most of which are formed by metal oxides, metal oxide mixtures and carbon black. Almost all inorganic pigments used today are obtained synthetically.

Critical pigment volume concentration (CPVC)

Pigment volume concentration at which all the binder in a coating formulation is used up to wet the pigments and to fill up the pigment pores, leaving no free binder.

Organic color pigments

Group of pigments synthesized from basic organic molecules and possessing the ability to enhance the aesthetics in paint industry by virtue of their wide range of colors.

Pigment

Pigments are finely ground, organic solvent and water insoluble chemical substances that impart color, various visual effects and in some cases corrosion resistance to paint. Two main differences between pigments and dyestuffs are pigments are insoluble in both organic solvents and water and pigments have better exterior durability than dyestuffs.Pigment volume concentration (PVC)The percentage ratio of the volume of total pigment (and extender) to the volume of total nonvolatile material present in paint formulation.

Pigment volume concentration (PVC)

The percentage ratio of the volume of total pigment (and extender) to the volume of total nonvolatile material present in paint formulation.

Pigment affinic groups

Chemical groups present in dispersion additives to ease the attachment to the surfaces of polar pigments. Pigment affinic groups comprise carboxylic acid, amine, isocyanate and their derivatives.

Pigment paste

Paint semi-product which has a higher pigment content and generally a higher viscosity then the finished paint.

Clusters of pigments and extenders

Although pigments and extenders are produced as primary particles, they form aggregates and agglomerates when they are in touch with each other in bulk phase. In dispersion stage, these pigment clusters are tried to break down to primary particles. If dispersed pigments are not stable, they form loosely combined units called flocculates. Since, the distinction between these three terms might not be clear, for a better understanding a schematic representation is given below.

Dispersion of pigments and extenders

Breaking down of pigment flocculates which are combined as agglomerates or aggregates, in a binder and solvent medium. Dispersion of pigments and extenders is performed using high-speed dispersers and wet mills.

Pigment/binder ratio

The ratio by weight of pigment content to solid binder content in paint formulation. See Also Solid binder content

Nacreous pigments / Pearlescent pigments

Pigments produced by coating TiO2 or some other oxides at varying thickness from 120 nm to 160 nm on the mica flakes of 100–500 nm (0,1–0,5 µm) thick. Nacreous pigments are perceived in different colors and sheen depending upon the viewing angle. Mica based nacreous pigments impart color to the coating by light interference caused by mica flakes of the same thickness with the wavelengths in visible light spectrum (100–500 nm). See Also Effect pigments

Paint production using monopigmented pigment pastes

In this paint production approach, a resin with a high compatibility range is selected as main dispersion resin and different pigments are dispersed separately to a certain grain size using this resin. Color matching is performed using this pigment pastes and letdown is done by adding remaining ingredients after a proper calculation. The main advantages of this approach are, better optimization of capacity of production equipment (especially the mills) and storage areas in addition to reduced production times. It is achieved by producing common pigment pastes, which can be used in various product groups owing to the compatible resin used. The drawback of this approach is the difficulties in sensitive color matching because of highly concentrated pigment pastes in addition to the possibility of decrease in color strength, gloss as well as haze and formation of particles due to pigment flocculation during storage.

 

Yaş boya içinde oluşan çözgen buharı veya diğer gaz kabarcıklarının, filmin kuruması sürecinde, filmi terkederken bıraktıkları deliklerin, yayılamayacak kadar akmazlaşan yüzeyde kalarak oluşturdukları bir boya film kusuru. Pinhol kusuru, kaynama adıyla da bilinir.

Pinholing defect

Solvent vapour and other gas bubbles present in wet paint film, tend to make holes while leaving the film during drying process. Drying results in an increase in viscosity, in turn, makes it impossible for paint film to level this holes out and a paint defect called pinholing defect will occur.

Uygulanan boyanın film kalınlığı artırıldıkça, film içinde kalan çözgen buharı ve diğer gazların, filmi terketmesi gecikir. Bu süre içinde boya filmi sertleşmekte olduğundan, bir kalınlık değerinin üzerinde, çıkan buhar ve gazların açtığı delikler kalıcı olur. Bu kusur oluşumunun gözlenmeye başlandığı kuru film kalınlığına pinhol limiti denir.

Pinholing limit

When the film thickness of applied paint increases, release of solvent vapour and other gases will be retarded. Since paint film starts to get hardened during this period, the holes formed by solvent vapours and other gases become permanent if the thickness of the film is above a certain limit. The dry film thickness of paint film at which this defect starts to occur is called pinholing limit.

Plastikleştiriciler, büyük moleküllü, dolayısıyla sert ve kimi durumda da kırılgan olabilen selüloz nitrat (nitroselüloz) gibi reçineler kullanılarak yapılan boyalara, yumuşatıcı katkı olarak girilirler.

Plasticizers

Plasticizers are used as softening additive in paints based on resins like cellulose nitrate. These resins have large molecules, are hard and mostly brittle.

Anodik polarizasyon

Bir elektroliz devresindeki anodun yüzeyinde nispeten yüksek elektriksel dirence sahip olan katı, sıvı veya gaz fazda bir katmanın toplanması sonucunda devre direncinin artması ve buna bağlı olarak elektrokimyasal süreçlerin yavaşlaması.

Katodik polarizasyon

Katot yüzeylerinde, elektriksel iletkenliği düşük birikimler oluşması sonucunda korozyon hızının düşmesine yol açan süreç katodik polarizasyon olarak adlandırılır.

Polarizasyon

Bir elektrokimyasal hücredeki anot ya da katodun yüzeyinde, katı veya gaz fazında bir yalıtkan malzemenin birikmesiyle, devrenin akım üretmesini engelleyen olguya elektrod polarizasyonu adı verilir. Bu elektrokimyasal hücre bir korozyon pili ise, polarizasyon, oluşacak korozyonun hızını azaltır.

Polarization

Anodic polarization

Slowdown of electrochemical processes in an electrolysis circuit, as a result of increased circuit resistance due to accumulation of a liquid or gas layer with a comparably high electrical resistance on anodic surface.

Cathodic polarization

Process that causes a decrease in corrosion rate as a result of less conductive depositions on cathode surfaces.

Polarization

Deposition of solid or gas phase insulation materials on an anode or cathode in an electrochemical cell hinders the current generation. This phenomenon is called electrode polarization. If the electrochemical cell is a corrosion battery, polarization increases corrosion rate.

Boya bağlayıcıları ve çözgenleriyle sınırlı bir uyuşmazlıkları olacak biçimde tasarlanan ve bu yüzden de boya yüzeyine göç ederek yüzeyde oluşturduğu ince ve kesintisiz tabakayla kusur oluşumunu önleyen yüzey katkıları. Ayrıca Bkz. Yüzey katkıları

Yüzey katkıları

Olası film kusurlarının oluşumunun önlenmesi amacıyla boyaya katılırlar. Ya yüzey gerilimleri, diğer boya girdilerinin yüzey gerilimlerinden daha düşük olan (genellikle silikon ve florür bileşikleri); ya da, diğer boya girdileriyle sınırlı bir uyuşmazlığı olan (genellikle poliakrilat bileşikleri) bileşiklerinden seçilerek boya yüzeyine göçerek ince bir tabaka oluşturmaları sağlanır. Böylece, boya yüzeyinde, kusur oluşumlarına yol açan yüzey gerilimi farklı bölgelerin oluşması önlenmeye çalışılır.

 

Polyacrylate surface additives

Surface additives that prevent defects by forming a thin continuous layer on the surface. These additives are designed with limited compatibility with the paint binders and solvents so that they can migrate to the surface. See Also Surface additives

Surface additives

Surface additives are added to paint formulation to prevent film defects. They either have surface tensions lower than paint ingredients (silicone and fluoride compounds) or they are compounds having limited compatibility. They migrate to the surface and form a thin layer. Hence, surface tension gradients that cause defects on paint film are prevented.

Yapısında birden fazla hidroksil grubu bulunan alkollerin genel adı. Aynı zamanda, polialkol veya polihidrik alkol de denir.

Polyhydric alcohol / Polyol

General name of alcohols having more than one hydroxyl groups. They are also known as polyalcohol or polyhydric alcohol.

Başta epoksi reçineleri olmak üzere çeşitli bileşiklerle poliamidlerin kontrollü katılma tepkimeleri vermesi sonucunda oluşturulan, amid fonksiyonlu makromolekül. Poliamid katılma ürünleri, poliamidlere göre daha yüksek olan camsı geçiş sıcaklıkları (Tg) nedeniyle epoksi boyaya kısmi bir fiziksel kuruma sağlayarak sertleşme hızını artırırlar.

Polyamide adduct

Amide functional macromolecules formed by controlled polyaddition of polamides with various compounds especially epoxy resins. Polyamide adducts, due to their higher glass-transiton temperature (Tg) than polyamides, provide a partial physical drying ability for epoxy resins which in turn leads to an increase in cure rate.

İçerdikleri aktif hidrojenler üzerinden, epoksi reçinelerinin okziran gruplarıyla tepkimeye girerek çapraz bağlanmayı sağlayan alifatik poliamid reçinelerinden oluşan epoksi sertleştiricisi.

Polyamide hardener

Hardener for epoxy resins, composed of aliphatic polyamide resins which can crosslink with oxirane groups of epoxy resins using the active hydrogens it possesses.

İçerdiği aktif hidrojenlerin, epoksi reçinelerinin okziran gruplarıyla tepkimeye girerek çapraz bağlanmayı sağladığı amin ve amid fonksiyonlu epoksi sertleştiricisi.

Polyaminoamide

An amine and amide functional hardener for epoxy resins which can crosslink with oxirane groups of epoxy resins using the active hydrogens it possesses.

Yapısında birden fazla reaktif hidrojen atomu bulunduran asitlerin genel adı. Ayrıca, polibazik asit olarak da adlandırılırlar.

Polyacid

General name of acids having more than one reactive hydrogen atoms in their structure. They are known as polybasic acids as well.

Bkz. Poliasit

Yapısında birden fazla reaktif hidrojen atomu bulunduran asitlerin genel adı. Ayrıca, polibazik asit olarak da adlandırılırlar.

Polybasic acid

See Polyacid

General name of acids having more than one reactive hydrogen atoms in their structure. They are known as polybasic acids as well.

Görece eski prosese göre, dimetil tereftalat ile 1,4 bütandiol’ün, son 10 yılda yaygınlık kazanan bir prosese göre ise sat tereftalik asitle 1,4 bütandiol’ün polimerleşmesi sonucunda elde edilen, termoplastik karakterli sert polyester reçine.

Polybutylene terephtalate (PBT)

Hard thermoplastic polyester resin synthesized by polymerization of 1,4-Butanediol and pure terephthalic acid according to process which became wide spread in the last decade. Formerly, it was synthesized using dimethyl terephthalate instead of terephthalic acid.

Polidispersite

Ağırlıkça Ortalama Molekül Ağırlığı’ nın, Sayıca Ortalama Molekül Ağırlığı ’na oranı, o polimer karışımının polidispersitesi (saçınımı) veya polidispersite indisi (saçınım indisi) olarak tanımlanır:

Polidispersite indisi

Bkz. Polidispersite

Polydispersity

Polydispersity

The ratio of weight average molecular weight to number average molecular weight of a polymer is defined as polidispersity or polidispersity index.

Polydispersity

indexSee Polydispersity

Bkz. Polidispersite

Polidispersite

Ağırlıkça Ortalama Molekül Ağırlığı’ nın, Sayıca Ortalama Molekül Ağırlığı ’na oranı, o polimer karışımının polidispersitesi (saçınımı) veya polidispersite indisi (saçınım indisi) olarak tanımlanır:
 

Polydispersity index

See Polydispersity

Polydispersity

The ratio of weight average molecular weight to number average molecular weight of a polymer is defined as polidispersity or polidispersity index.

Polydispersity

indexSee Polydispersity

Tereftalik asit veya tereftalik asit dimetil esterle etilen glikolün yoğuşma polimerleşmesi sonucunda elde edilen, termoplastik karakterli polyester reçine.

Polyethylene terephthalate (PETP, PET)

Thermoplastic polyester resin synthesized by condensation polymerization of terephthalic acid or terephthalic acid dimethyl ester with ethylene glycol.

Polimer zincirinin yinelenen biriminde karbonat grubu bulunan termoplastik yapılı organik polimerler. Genellikle, Bisfenol A’nın organic karbonat (örneğin, difenil karbonat) veya fosgen gazı ile tepkimesi sonucunda elde edilir. Karbonat grubu aşağıdaki gibidir.

Polycarbonate (PC)

Thermoplastic organic polymers with carbonate group as a repeating unit. Generally, they are produced by reacting bisphenol A with organic carbonate (diphenyl carbonate) or phosgene gas. Carbonate group is given below.

İlk başta, bileşiminde birden fazla renkte ışık bulunan görünür ışık hüzmesine verilen ad. Zaman içinde, anlam genişlemesiyle bileşenleri görünür bölgede yer alıp almadığına (yani renkli=kromatik olup olmadığına) bakılmaksızın, “birden fazla dalga boyundaki ışınlardan oluşan ışık” anlamında kullanılmıştır.

Polychromatic light

Formerly, polychromatic light was defined as visible light array composed of many light rays in various colors. With the semantic extension in the course of time, this definition has changed to define light composed of light rays with many different wavelengths irrespective of whether it is in visible region or not.

Adımlı büyüme polimerleşmesi

Bkz. Yoğuşma polimerleşmesi

Polimerleşme boyunca oluşan tepkimelerde yarı ürün olarak genellikle su molekülü oluştuğu için sürece bu isim verilir. Yoğuşma polimerleşmesinde, baştan itibaren polimerleşmenin her aşamasında, önce iki molekülün tepkimesinden, polimerleşme sırasında tekrarlanacak yapısal birim oluşur, sonra bu yapısal birim zincire eklenir. Yoğuşma polimerleşmesine, bu nedenle, “adımlı büyüme polimerleşmesi” de denir.

Canlı polimerler

Bkz. Grup aktarım polimerleşmesi

Silikon yapılı başlatıcının, büyüyen iki zincirin ucunu, veya monomerle büyüyen zincir ucunu, büyüme süreci boyunca dönüşümlü olarak aktiflemesi sonucunda, polimerin farklı uçlardan yürümesi sonucunda gerçekleşen bir süreçtir. Grup aktarım polimerleşmesinde kullanılan monomerlerin karbonil veya nitril gruplarını içermesi gerekir. Bu şekilde büyüyen polimerlere canlı polimerler de denir.

Çapraz bağlanmış polimerler

Başlangıçta çizgisel veya dallanmış yapılı olan en az iki polimerin, aktif kalan fonksiyonel grupları üzerinden tepkimeye girmeleri sonucu oluşurlar. Bu polimerleri oluşturan monomerlerin fonksiyonaliteleri 2’den küçük olamaz; ayrıca en az bir monomerin fonksiyonalitesinin en azından F=3 olması gerekir. Çapraz bağlanmış polimerler termoset yapılı olurlar.

Dallanmış polimerler

Dallanma noktasında üç ya da daha çok sayıda polimer segmentinin birleştiği polimerlerin genel adıdır. Fonksiyonaliteleri F=2 olan, ancak fonksiyonel gruplardan en az birinin, dallanmaya yol açacak biçimde, orta bölümlerinde konuşlandığı monomerlerin tepkimesi sonucunda oluşurlar. Adımlı büyüme polimerleşmesinde çok az miktarda F=3 olan monomer kullanılır. Katılma yolu polimerleşmede ise çok az F≥4 olan bir monomer veya dallanmaya yatkın başlatıcı kullanılmaktadır. Sık rastlanan bazı dallanmış polimer tipleri aşağıda gösterilmiştir:

Dallanmış polimerler termoplastik veya termoset olabilirler.

Florlu polimerler

Tekrarlanan birimleri florlu bileşikler içeren polimerlerin genel adı. Yüksek ısıl direnç, kimyasal direnç ve dış ortam dirençlerine sahip organik kaplamaların üretiminde kullanılan bu polimerlerin başında politetrafloroetilen (PTFE), polivinilidendiflorür (PVDF veya PVF2), polivinilidenflorür (PVF) sayılmalıdır.

Grup aktarım polimerleşmesi

Silikon yapılı başlatıcının, büyüyen iki zincirin ucunu, veya monomerle büyüyen zincir ucunu, büyüme süreci boyunca dönüşümlü olarak aktiflemesi sonucunda, polimerin farklı uçlardan yürümesi sonucunda gerçekleşen bir süreçtir. Grup aktarım polimerleşmesinde kullanılan monomerlerin karbonil veya nitril gruplarını içermesi gerekir. Bu şekilde büyüyen polimerlere canlı polimerler de denir.

Homopolimer

Bir polimer, tek bir monomerin (Örneğin A’nın) tekrarlanmasıyla (-AAAAA- gibi) büyüyorsa, homopolimer adını alır (Örneğin, polietilen, polipropilen gibi).

İzosiyanat prepolimerleri

Poliizosiyanat monomerlerinin, sahip oldukları izosiyanat (NCO) gruplarının bir kısmı üzerinden kendi türdeşleriyle veya poliollerle tepkimeye girerek oluşturdukları NCO fonksiyonlu bileşiklerin genel adı (Örn: Toluendiizosiyanat ve trimetilol propan prepolimerleri, hekza metilendiizosiyanatın biüreleri, izoforon diizosiyanat ve suyun prepolimerleri gibi).

Katılma yoluyla polimerleşme

Doymamışlık içeren reaktif moleküllerin, başlatıcı (initiator) olarak anılan kimyasallar yardımıyla aktifleşerek, doymamışlıkları üzerinden eklenme suretiyle katılmaları sonucu polimerleşmeleridir. Katılma yoluyla polimerleşme süreci dört aşamadan oluşur: başlangıç, ilerleme, zincir aktarımı, sonlanma. Başlatıcının etkisiyle, serbest radikal veya organik katyon ya da organik anyon oluşturan reaktif moleküllerin yol açtığı katılma polimerleşmeleri, sırasıyla şu özel isimlerle anılır: Serbest radikal polimerleşmesi, katyonik polimerleşme, anyonik polimerleşme.

Katyonik polimerleşme

Bkz. Katılma yoluyla polimerleşme

Doymamışlık içeren reaktif moleküllerin, başlatıcı (initiator) olarak anılan kimyasallar yardımıyla aktifleşerek, doymamışlıkları üzerinden eklenme suretiyle katılmaları sonucu polimerleşmeleridir. Katılma yoluyla polimerleşme süreci dört aşamadan oluşur: başlangıç, ilerleme, zincir aktarımı, sonlanma. Başlatıcının etkisiyle, serbest radikal veya organik katyon ya da organik anyon oluşturan reaktif moleküllerin yol açtığı katılma polimerleşmeleri, sırasıyla şu özel isimlerle anılır: Serbest radikal polimerleşmesi, katyonik polimerleşme, anyonik polimerleşme.

Kopolimer

Bir polimerin tekrarlanan kimyasal birimleri, birden fazla çeşitteyseler (örneğin A, B gibi), oluşan –ABABAB– veya –AAABBBAAA– biçimli polimerlere kopolimer adı verilir (örn. etilen vinilasetat kopolimeri).

Lineer polimerler

Bkz. Zincir biçimli polimerler

Çizgisel ya da lineer polimerler olarak da anılırlar. Düz bir zincir biçimindedir. Fonksiyonalitesi F=2 olan monomerlerden oluşurlar. Genellikle termoplastik karakterli olurlar.

Polimer

Monomer adı verilen çok sayıda birimin, kovalent bağlarla birleşmek ve genellikle yinelenen yapılar oluşturmak suretiyle meydana getirdiği büyük molekül.

Polimerik dispersiyon katkıları

Bir ya da bir kaç ucunda pigment ilgisi yüksek grupların bulunduğu, polimerik dallı/zincirli gövdesinin de boya bağlayıcı ve çözgenleriyle uyuşurluğunun yüksek olduğu dispersiyon katkıları. Polimerik dispersiyon katkıları, büyük molekülleriyle, tutundukları pigmentin çevresinde, diğer pigmentlerin yaklaşmasını engelleyen bir tabaka oluştururlar. Dolayısıyla, uzaysal engellemeyle dispersiyon kararlılığı sağlarlar.

Polimerik kalınlaştırıcılar

Polimerik yapıda olup, boyaya kesmeyle incelen bir reolojik yapı kazandırırlar. Polimerik kalınlaştırıcılar, kendi molekülleriyle bağlayıcının polimerik dallarının birbirlerine dolanması sonucunda, sıvı boya kütlesi içinde bir ağ oluşturarak pigment çökmesini de, boya akmasını da önlerler. Üzerlerinde O ve N atomları bulunan polimerik kalınlaştırıcılar, ayrıca, hidrojen bağları yaparak tiksotropik özellik de oluştururlar.

Serbest radikal polimerleşmesi

Katılma (addition) yoluyla polimerleşmenin en yaygın türüdür. Polimerleşecek birim, başlatıcı (initiator) olarak anılan kimyasalın etkisiyle, serbest radikal haline geçerek aktifleşir ve polimerleşme sürecini başlatır.

Sulu emülsiyon polimerleri

Küçük polimer damlacıklarının, emülsiyon katkıları (emülgatörler) kullanılarak, su içindeki kararlı asıltılarıdır. Polimerleşme, ham maddelerin oluşturduğu damlacıkların içinde gerçekleşirse, oluşan emülsiyona “birincil emülsiyon” denir; evvelce oluşan polimerin çözgen içinde çözünmesiyle oluşan çözelti, su içinde damlacıklar halinde askıda tutularak emülsifiye ediliyorsa, oluşan emülsiyona “ikincil emülsiyon” adı verilir.

Yoğuşma polimerleşmesi

Polimerleşme boyunca oluşan tepkimelerde yarı ürün olarak genellikle su molekülü oluştuğu için sürece bu isim verilir. Yoğuşma polimerleşmesinde, baştan itibaren polimerleşmenin her aşamasında, önce iki molekülün tepkimesinden, polimerleşme sırasında tekrarlanacak yapısal birim oluşur, sonra bu yapısal birim zincire eklenir. Yoğuşma polimerleşmesine, bu nedenle, “adımlı büyüme polimerleşmesi” de denir.

Zincir biçimli polimerler

Çizgisel ya da lineer polimerler olarak da anılırlar. Düz bir zincir biçimindedir. Fonksiyonalitesi F=2 olan monomerlerden oluşurlar. Genellikle termoplastik karakterli olurlar.

Polymer

Step-growth polymerization

See Condensation polymerisation

Living polymers

See Group transfer polymerization

Crosslinked polymers

Crosslinked polymers are formed by the reaction of at least two initially linear or branched polymers over their active functional groups. Functionalities of the monomers constituting these polymers cannot be less than 2, and at least one of the monomers should have a functionality of F=3 or more. Crosslinked polymers are of thermosetting nature.

Branched polymers

General name for polymers having three or more polymer segments connected to a branch point. They are formed by reaction of di-functional monomers bearing at least one of their functional groups on their central parts allowing branching. For step growth polymerization, small amounts of monomers with F=3 is used. For addition polymerization, small amounts of initiators with tendency to branch or monomers with F≥4 are used. Some common branched polymer types are shown below:

Branched polymers can be of thermoplastic or thermosetting nature.

Fluoropolymers

General name for polymers, structural units of which contain fluoro compounds. Polytetra fluoroethylene (PTFE), polyvinylidendifloride (PVDF or PVF2) and polyvinylidenfloride (PVF) can be mentioned among the main fluoropolymers that are used in organic coatings having superior thermal resistance, chemical resistance and outdoor durability.

Group transfer polymerization

Type of polymerization that allows growth of the polymer chain on different ends as a result of a silicone structured initiator activating alternating ends of polymer chain in turns or activating ends of two separate chains in turns during growth. Monomers used in group transfer polymerization should contain carbonyl or nitrile groups. Such growing polymers are also called living polymers.

Homopolymer

A polymer is called a homopolymer if it grows by repetition of a single monomer (e.g., -AAAAA-, A being the monomer). Examples are polyethylene, polypropylene etc.

Isocyanate prepolymers

General name for compounds, having NCO functional groups, formed by reaction of polyisocyanate monomers with their own kind or with polyols over some of their isocyanate (NCO) groups (e.g., Toluenediisocyanate and trimethylol propane prepolymers, biurets of hexamethylenediidocyanate, isophorone diisocyanate and water prepolymers etc.).

Addition polymerization

Polymerization of unsaturated reactive molecules by addition over their unsaturated sections via activation by chemicals, also known as initiators. Addition polymerization is comprised of four steps: Initiation, propagation, chain transfer and termination. Addition polymerization reactions forming free radicals, organic cations or organic anions via initiators are named as follows: Free radical polymerization, Cationic polymerization, Anionic polymerization.

Cationic polymerization

See Addition polymerization

Polymerization of unsaturated reactive molecules by addition over their unsaturated sections via activation by chemicals, also known as initiators. Addition polymerization is comprised of four steps: Initiation, propagation, chain transfer and termination. Addition polymerization reactions forming free radicals, organic cations or organic anions via initiators are named as follows: Free radical polymerization, Cationic polymerization, Anionic polymerization.

Copolymer

Polymers having more than one type of repetitive units such as –ABABAB– or –AAABBBAAA–, where A and B are two separate units. (e.g., ethylene vinyl acetate copolymer)

Lineer polymers

See Chain polymers

They are called as linear polymers as well. Their structure is a linear chain. They are composed of monomers with double functionality (F=2). Typically, they are of thermoplastic type.

Polymer

A large molecule composed of numerous number of repeating structural units called monomers typically connected by covalent chemical bonds.

Polymeric dispersing additives

Dispersion additives having a branched/chained backbone which is compatible with paint resins and solvents in addition to having pigment affinic groups. Owing to their large molecules, polymeric dispersing additives form a layer around the pigment molecule they attach to so that other pigments are prevented from coming close. Therefore, they provide dispersion stabilization by steric hindrance.

Polymeric thickeners

Polymeric thickeners are polymeric in nature and impart shear-thickening to the paint. They prevent pigment settling and sagging by forming a network in wet paint by entangling themselves with polymer branches of the resin. Since polymeric thickeners contain oxygen and nitrogen atoms, they impart thixotropy to paint by forming hydrogen bonds.

Free radical polymerization

The most common type of addition polymerization. Monomers transform into free radicals and become activated with the help of an initiator and the polymerization starts.

Waterborne emulsion polymers

Waterborne emulsion polymers are suspensions of small polymer droplets which are stabilized by emulsifiers in water. If the polymerization occurs in the droplets formed by raw materials, the emulsion is called “primary emulsion”. If the solution of a solventborne polymer is emulsified in water, than it is called “secondary emulsion”.

Condensation polymerization

Since water is formed as a side product during this type of polymerization reaction, it is called condensation polymerization. In condensation polymerization, starting from the initiation, in every step during the polymerization, a repeatable unit forms from the reaction of two molecules and this structural unit combines to the chain. Therefore, condensation polymerization is also called “step-growth polymerization”.

Chain polymers

They are called as linear polymers as well. Their structure is a linear chain. They are composed of monomers with double functionality (F=2). Typically, they are of thermoplastic type.

 

Bir ya da bir kaç ucunda pigment ilgisi yüksek grupların bulunduğu, polimerik dallı/zincirli gövdesinin de boya bağlayıcı ve çözgenleriyle uyuşurluğunun yüksek olduğu dispersiyon katkıları. Polimerik dispersiyon katkıları, büyük molekülleriyle, tutundukları pigmentin çevresinde, diğer pigmentlerin yaklaşmasını engelleyen bir tabaka oluştururlar. Dolayısıyla, uzaysal engellemeyle dispersiyon kararlılığı sağlarlar.

Polymeric dispersing additives

Dispersion additives having a branched/chained backbone which is compatible with paint resins and solvents in addition to having pigment affinic groups. Owing to their large molecules, polymeric dispersing additives form a layer around the pigment molecule they attach to so that other pigments are prevented from coming close. Therefore, they provide dispersion stabilization by steric hindrance.

Polimerik yapıda olup, boyaya kesmeyle incelen bir reolojik yapı kazandırırlar. Polimerik kalınlaştırıcılar, kendi molekülleriyle bağlayıcının polimerik dallarının birbirlerine dolanması sonucunda, sıvı boya kütlesi içinde bir ağ oluşturarak pigment çökmesini de, boya akmasını da önlerler. Üzerlerinde O ve N atomları bulunan polimerik kalınlaştırıcılar, ayrıca, hidrojen bağları yaparak tiksotropik özellik de oluştururlar.

Polymeric thickeners

Polymeric thickeners are polymeric in nature and impart shear-thickening to the paint. They prevent pigment settling and sagging by forming a network in wet paint by entangling themselves with polymer branches of the resin. Since polymeric thickeners contain oxygen and nitrogen atoms, they impart thixotropy to paint by forming hydrogen bonds.

Propilenin polimerleştirilmesiyle elde edilen termoplastik polimerlerin genel adı. Darbe direnci yüksek plastik parçaların yapımında yaygın kullanılması nedeniyle, boya sanayiinde yüzey olarak karşılaşılır. Düşük yüzey gerilimi, 30,1 mN/m, nedeniyle boya için ıslatması ve yapışması açısından zor bir yüzeydir.

Polypropylene (PP)

General name of thermoplastic polymers synthesized by polymerization of propylene. In paint industry, polypropylene is encountered as a substrate material since its impact resistance is high. On the other hand, low surface tension of propylene (30,1 mN/m) makes the substrate difficult for wetting and adhesion of paint.

Boya girdileriyle uyuşur yapıda olan ve yüzey gerilimi diğer boya girdilerinden daha düşük olduğu için krater, portakallanma, telgraf, vb. yüzey kusurlarının oluşumunu önleyen katkıların genel adı. Ayrıca Bkz. Yüzey katkıları

Olası film kusurlarının oluşumunun önlenmesi amacıyla boyaya katılırlar. Ya yüzey gerilimleri, diğer boya girdilerinin yüzey gerilimlerinden daha düşük olan (genellikle silikon ve florür bileşikleri); ya da, diğer boya girdileriyle sınırlı bir uyuşmazlığı olan (genellikle poliakrilat bileşikleri) bileşiklerinden seçilerek boya yüzeyine göçerek ince bir tabaka oluşturmaları sağlanır. Böylece, boya yüzeyinde, kusur oluşumlarına yol açan yüzey gerilimi farklı bölgelerin oluşması önlenmeye çalışılır.

Polysiloxane surface additives

General name of surface additives that prevent surface defects like craters, orange peel, telegraphing etc. by virtue of their compatibility with paint ingredients as well as lower surface tension they have than other paint ingredients. See Also Surface additives

Surface additives are added to paint formulation to prevent film defects. They either have surface tensions lower than paint ingredients (silicone and fluoride compounds) or they are compounds having limited compatibility. They migrate to the surface and form a thin layer. Hence, surface tension gradients that cause defects on paint film are prevented.
 

Polistiren, termoplastik bir polimer olup, şeffaf, kolayca renklendirilebilen ve işlenebilen bir malzemedir. Kırılgan olmasına rağmen, mekanik ve termal özellikleri gündelik eşya yapımına uygundur. Genellikle, film veya köpük olarak paketlemede, beyaz eşyada ve ev dekorasyonlarında kullanılır.

Polystyrene (PS)

It is a transparent thermoplastic polymer. It can easily be made to take on various colors and it can be processed easily. Although it is brittle, its mechanical and thermal properties are suitable for production of everyday goods such as packaging, household items, home decoration as in film or foam.

Tetrafloroetilenin yüksek basınç altında ve su ortamında serbest radikal polimerleştirilmesiyle sentezlenir. Kristalinitesi yüksek, çizgisel (lineer) ve yönlendirilebilir (orientable) bir polimerdir. Çözgen ve korozyana karşı direnci çok yüksek olup yüzey gerilimi ve sürtünme katsayısı çok düşüktür. Bilinen polimerik malzemeler içerisinde dielektrik sabiti en düşük olanıdır. Mutfak gereçlerinin, hijyenik banyo ve tuvalet malzemelerinin boyanmasında kullanılan ve üzerine başka malzemelerin yapışmadığı (non-stick) boyaların yapımında kullanılır.

Poly(tetrafluoroethylene) (PTFE)

Poly(tetrafluoroethylene) is synthesized by free radical polymerization of tetrafluoroethylene under high pressure and aqueous medium. It is a highly crystalline, linear and orientable polymer. Solvent and corrosion resistance is high but surface tension and friction coefficient are low. It has by far the lowest dielectric constant for all known polymeric materials. It is used in non-stick paints for painting kitchen items, hygienic bathroom and toilets.

Bkz. Üretan reçineleri

Poliüretan reçineleri

Bkz. Üretan reçineleri

Üretan reçineleri

Üretan reçineleri, molekülünde en az iki izosiyanat grubu bulunan bileşiklerin, molekülünde birden fazla hidroksil grubu bulunduran bileşiklerle verdikleri tepkimeler sonucunda oluşurlar. Yüksek su, çözgen ve kimyasal direncine sahip olan esnek kaplamalar verirler. Aromatik yapılar içermeyen üretan reçienleri, ayrıca çok yüksek ışık dayanımına sahip kaplamalar verirler.

Polyurethane resins

See Urethane resins

Polyurethane resins

See Urethane resins

Urethane resinsUrethane resins are formed by reactions of compounds bearing at least two isocyanate groups with molecules with more than one hydroxyl groups. Urethane coatings have high water, solvent and chemical resistance. Urethane coatings with no aromatic groups have superior UV resistance.

Erime noktası 170ºC olan yaklaşık % 50’si kristal yapıda olan bir plastik malzemedir. Yüksek ve düşük sıcaklıklarda şekil değişimine ve sürünmeye (creep) karşı dirençlidir. PVDF polimerleri, çok yüksek dış dayanımlı bobin boyası son katlarının yapımında kullanılır.

Poly(vinylidene fluoride) (PVDF)

It is a plastic material having a melting point of 170ºC and a 50% crystalline structure. It is durable against shape deformation and creep at high and low temperatures. PVDF, is used in production of coil coating topcoats with high exterior durability.

Poliollerle poliasitlerin tepkimesi sonucunda ester bağları üzerinden büyüyerek oluşan polimerlerin genel adı. Omurgaları aynı biçimde olmasına karşın, yapılarında yağ asitleri de bulunan alkid reçinelerinden farkını vurgulamak için, saf polyester reçinelerine “yağsız polyester reçineleri”de denir. Yağsız polyester reçinelerinin içerdiği poliol ve poliasitler, doymamışlık içeriyorlarsa “Doymamış polyester reçineleri”; içermiyorlarsa “Doymuş polyester reçineleri” olarak adlandırılırlar.

Doymamış polyester reçineleri

Bkz. Polyester reçineleri

Doymuş polyester reçineleri

Bkz. Polyester reçineleri

Yağsız polyester reçineleri

Bkz. Polyester reçineleri
 

Polyester resins

Ester based polymers derived from polycondensation of polyols and polyacids. Although their backbone structure is similar, to point out the difference from the fatty acid containing alkyd resins, they are called oil-free polyesters. If the polyols and polyacids contain unsaturation, polyester resins are called “unsaturated polyester resins”, if not, they are called “saturated polyester resins”

Unsaturated polyester resins

See Polyester resins

Saturated polyester resins

See Polyester resins

Oil-free polyester resins

See Polyester resins

Bu kusur, bir yüzeyde, portakal kabuğunu andıran tümsekcik ve çukurların oluşması biçiminde tanımlanabilir. Portakal kabuğu görüntüsü, genellikle, yayılma yetersizliğinden kaynaklanır ve hem püskürtme hem de rulo ile uygulanan boyalarda sık rastlanan bir kusurdur. Yüzey üzerindeki bir noktadan diğerine, yüzey gerilim değerleri değişiyorsa, bu farklılıkların etkisinde oluşan boya hareketleri portakal kabuğu görüntüsü sonucunu verebilir). Ayrıca, yüksek viskozitenin de filmin yayılmasını engelleyen bir diğer etken olduğu da unutulmamalıdır.

Orange peel

This surface defect can be characterized by bumps and valleys resembling an orange skin texture of substrate.This orange skin texture is generally due to poor levelling and it is more common in spray and roller applications. If the surface tension differs at various points on the surface, the migration of paint can cause orange peel. It should be borne in mind that, high viscosity is another factor hindering the levelling.

Akıtma uygulamaları

Boyanın, boyanacak nesne yüzeylerine bir hortum vd. ile akıtılması sonucu yapılan boya uygulamalarıdır. Akıtılan boya, bir dip haznesinde toplanır ve bir pompa vasıtasıyla tekrar akıtılmak üzere basılır.

Bakırla hızlandırılmış tuz püskürtme (CASS) testi

Organik kaplamaların, uygulandıkları metalin korozyona uğramasını engellemede ne kadar başarılı olduklarını belirlemek için uygulanan bir hızlandırılmış test türü. Standart Tuz Püskürtme Testi' nden farklı olarak, CASS testinde, boyalı panelin üzerine püskürtülen sulu çözeltiye %5 sodyum klorür’ün yanısıra, %0,025 oranında da bakır klorür dihidrat eklenir.

Çanla sprey uygulamaları

Özellikle otomotiv orijinal boyamalarında başvurulan püskürtme uygulamalarında, dakikada 25.000 ile 60.000 devir yapacak hızda dönen çanlar kullanılır. Yüksek devrin etkisiyle oluşan merkezkaç etkisiyle çok ince damlacıklar halinde parçalanan boya uygulama yüzeyine püskürtülür. Aktarım etkinliği açısından bu uygulamalar elektrostatik yöntemle yapılır.

Daldırma uygulamaları

Boyanacak nesnenin, uygulama kıvamına getirilmiş yaş boya dolu bir kaba veya tanka daldırılarak boyayla kaplanmasına yönelik uygulamalardır. Daldırma uygulamalarında karşılaşılabilen akma, çökme, köpük oluşumu, homojen kalınlık sağlayamama gibi olası sorunlar, uygulama değişkenlerine yüksek bir hakimiyet sağlanarak önlenebilir.

Derin çekme

Boyalı panelin arka yüzüne temas eden bir topuzun, sabit hızla itilerek paneli deforme etmesi biçiminde yapılan testin adı. Erichsen deformasyon testi olarak da anılan bu testte, deformasyonun etkisiyle boya filminde, ilk çatlak oluşumu gözlendiğinde, paneli deforme etmekte olan topuz durdurulur ve deformasyon derinliği mm cinsinden ölçülerek boyanın derin çekme direnci olarak ifade edilir.

Direkt silindir uygulaması

Hareketli bir taşıyıcı bant üzerinde ilerleyen düz panellere silindirler aracılığıyla boya uygulamaya dayanan “silindir uygulamaları”nın bir türüdür. Direkt silindir uygulamalarında, “uygulama silindiri”nin dönüş yönü, bantın ilerleme doğrultusuna paraleldir. Ters yönlü uygulamalara göre, boyaya daha düşük kesme kuvvetinin uygulandığı direkt uygulamalar, astar katı boyamalarında ve parlak olmayan son kat uygulamalarında olumlu sonuçlar verir. Ayrıca Bkz. ters yönlü silindir uygulaması, Silindirle boya uygulamaları,

Faça

Bir gemide, boş ve tam yüklü haldeki batma seviyelerini gösteren iki çizgi arasında kalan bölüme faça denir. Faça bölümündeki yüzeyler, refakat motorlarının, iskelelerin ve şamandıraların sürtünme etkilerine uğrar, ayrıca, yükleme durumuna göre, deniz suyu sıçrantısına maruz kalabilir veya suya batık çalışabilir.

Havalı püskürtme (sprey) uygulamaları

Sıvı boyanın, basınçlı hava yardımıyla küçük damlacıklara parçalanarak yüzeylere püskürtülmesi esasına dayanan uygulamalar. Havalı sprey tabancaları kullanılarak, 2,5-5,5 atm. arasındaki hava basıncı vasıtasıyla yapılan uygulamalar, özellikle sanayi boyaları uygulamalarında yaygınlıkla kullanılır. Havalı püskürtme uygulamalarıyla, boya 20-50 mikrometre çapındaki damlacıklar halinde püskürtülür.

Havasız püskürtme (sprey) uygulamaları

Boyanın 5-35 atmosfer arasında basınçlandırıldıktan sonra ince bir memeden geçirilip küçük tanecikler halinde püskürtülerek uygulanması. Havasız sprey uygulamalarında, havasız sprey tabancaları kullanılarak, boya, 70-150 mikrometre çapındaki damlacıklar halinde yüzeye püskürtülebilir. Bu uygulamalarda geri sıçrama etkisi, ve buna bağlı olarak sıçrantı kayıpları oranı havalı püskürtmelere oranla daha azdır.

Konvansiyonel havalı sprey uygulaması

Boya ve verniklerin, havalı tabancalar kullanılarak, 2,5-5,5 atmosfer basınçtaki havanın yardımıyla küçük damlacıklar halinde püskürtülerek uygulanması. Boyanın tabancaya beslenmesi ya tabancanın üzerine yerleştirilen bir kaptan yer çekimi yardımıyla; veya tabancanın altına yerleştirilen bir kaptan emme etkisi kullanılarak; ya da boya basınçlandırılarak sağlanır.

Korona deşarjı yoluyla toz boya kaplama

Yüksek gerilim uygulanarak iyonlaştırılan hava moleküllerinin, tabancadan püskürtülen toz boya zerrelerini de yükleyerek, (+) yükle yüklenen nesne yüzeyini çok az kayıpla kaplamaları için kullanılan bir elektrostatik kaplama yöntemi.

Polipropilen (PP)

Propilenin polimerleştirilmesiyle elde edilen termoplastik polimerlerin genel adı. Darbe direnci yüksek plastik parçaların yapımında yaygın kullanılması nedeniyle, boya sanayiinde yüzey olarak karşılaşılır. Düşük yüzey gerilimi, 30,1 mN/m, nedeniyle boya için ıslatması ve yapışması açısından zor bir yüzeydir.

PP/EPDM alaşımları

Etilen, propilen ve dien monomerlerinin polimerleştirilmesiyle elde edilen lâstiğin, polipropilenle karıştırılması sonucunda elde edilen malzeme. Ayrıca Bkz. Etilen propilen dien

Silindirle boya uygulamaları

Toplama silindiri, besleme silindiri ve uygulama silindiri adı verilen üç paralel silindir kullanılarak yapılan boya uygulamaları. Boya tavasına batık biçimdeyken ekseni etrafında dönen toplama silindiri, yüzeyine sıvanan boyayı temas halinde olduğu besleme silindirine aktarır. Besleme silindiride, boyayı, yine temas halinde olduğu uygulama silindirinin yüzeylerine aktarır. Uygulama silindiriyse boyayı, bir taşıyıcı bant üzerine ilerlemekte olan nesne yüzeyine aktarır. Ayrıca Bkz. Direkt silindir uygulaması, Ters yönlü silindir uygulaması

Soyulabilir boyalar

Uygulandığı yüzeye geçici bir süreyle koruyuculuk sağlaması hedeflenen, öngörülen geçici süre sona erdikten sonra kolayca soyularak yüzeyden ayrılan boyalar.

Ters yönlü silindir uygulaması

“Uygulama silindiri”nin dönüş doğrultusunun, boyanacak nesneyi taşıyan bantın ilerleme doğrultusuyla ters yönde olacak şekilde ayarlandığı uygulamaya verilen addır. Bu uygulamayla, direkt uygulamaya göre, boya üzerinde daha büyük bir kesme kuvveti uygulandığından, genellikle daha iyi bir boya yayılması elde edilir. Özellikle, parlak son kat uygulamalarında bu yöntem tercih edilir. Ayrıca Bkz. Silindirle boya uygulamaları, Direkt silindir uygulaması

Toz boyaların elektrostatik püskürtmeyle uygulaması

Bu uygulamalarda, havayla karıştırılarak akışkanlaştırılan toz boya, ucunda bir meme bulunan toz boya tabancasından püskürtülür. Memeye yerleştirilen bir eksi (–) elektroda uygulanan 40–100 kV civarı yüksek gerilim hava moleküllerini iyonlaştırır. Oluşan bu iyon bulutu, “korona” olarak adlandırılır. Oluşan ve “Korona” olarak da anılan iyon bulutundaki eksi yüklü iyonlar toz boya parçacıklarının yüzeylerine tutunarak onları eksi yükle yüklerler. Topraklama yoluyla artı (+) elektrot konumuna geçen boyanacak nesne bu toz parçacıklarını kendine çeker. Yüzeye ulaşan toz boya zerreleri yüzeyle temas sonucu yüksüzleşirler. Oluşan gevşek toz boya filmi, daha sonra fırınlanarak, iyi yapışan, sert, sağlam, sürekli bir filme dönüştürülür.

Uygulama silindiri

Silindirlerle yapılan boya uygulamalarında, boyayı, hareket halindeki boyanacak yüzeye aktaran silindire verilen ad. Silindirin, hat ile aynı yönde (ama farklı hızlarda) döndüğü uygulamaya direkt silindir uygulaması; ters yönde döndüğü uygulamayaysa ters yönlü silindir uygulaması adı verilir. Ayrıca Bkz. Direkt silindir uygulaması, Ters yönlü silindir uygulaması

 

Uygulama viskozitesi

Boyanın, seçilen yöntemle uygulanmasının en uygun olduğu viskozite (kıvam).

 

PP/EPDM alloys

Flow coating applications

Application of coating to the surface by pouring the coating by means of a hose etc. Coating is then collected in a bottom container to be pumped back to flow coating process.

Copper Accelerated Salt Spray Test (CASS)

Type of accelerated test to determine the performance of organic coatings in preventing the corrosion of the metal surface they are applied to. Different from the standard Salt Spray Test, the aqueous solution sprayed on the coated panel includes 0,025% copper chloride dihydrate, in addition to the 5% sodium chloride.

Bell applications

Bells rotating at a speed of 25,000-60,000 rpm are used for spray applications, which are especially utilised in otomotive OEM coatings. Paint is broken into tiny droplets as a result of the centrifugal force arising from high rotation speed and sprayed on the application surface. Electrostatic methods are used for these kind of applications due to transfer effectiveness.

Dipping applications

Coating application performed by dipping the object into a vessel or tank filled with wet paint at application viscosity. Possible coating defects such as sagging; settling, foaming and non-homogeneous film thickness can be avoided by complete control over application variables.

Deep cupping

Test performed by pushing a knob with a constant speed against the back side of a coated panel causing deformation. During the test, also called Erichsen deformation test, knob is stopped when the first sign of crack formation is observed, deformation depth is measured in mm and this value is defined as deep cupping resistance.

Direct roller application

Type of roller applications, which are based on coating flat panels with rollers on a moving conveyer. In direct roller applications, rotation direction of “application roll” is the same as the conveyer’s moving direction. Having a lower shear than reverse roller application, direct roller application provides good results in primer and non-glossy top coat applications. See Also Reverse roller application, Roller coating applications

Boot topping

Part of a ship between submerge levels of empty and fully loaded conditions. Surfaces at boot topping part are exposed to frictional effects by guide boats, piers and buoys. In addition, depending on the loading level, it can be exposed to spattering of sea water or can be fully submerged.

Air spray applications

Applications based on breaking and spraying the liquid paint in tiny droplets to surfaces with the help of pressurized air. Spray applications performed by air spray guns using pressurized air at 2,5-5,5 atm. are widely used especially for industrial coating applications. In air spray applications, paint is sprayed in droplets of 20-50 micron diameter.

Airless spray applications

Spraying of paint through a thin nozzle at 5-35 atm pressure. In airless spray applications, the paint can be sprayed as droplets of 70-150 micrometer diameter by means of an airless spray gun. The bouncing effect and related paint loss is less compared to air spraying applications.
 

Conventional air spray application

Application of paints and varnishes by spraying in tiny droplets using air guns with air at 2,5-5,5 atm pressure. Feeding of coating to the gun is achieved either by gravitational forces from a cup placed on top of the gun, or by suction from a cup placed under the gun or by pressurizing the paint.

Corona discharge (in powder coating applications)

Electrostatic coating method used to coat a positively charged surface with little loss, using powder coating particles charged by air molecules ionized under high voltage.

Polypropylene (PP)

General name of thermoplastic polymers synthesized by polymerization of propylene. In paint industry, polypropylene is encountered as a substrate material since its impact resistance is high. On the other hand, low surface tension of propylene (30,1 mN/m) makes the substrate difficult for wetting and adhesion of paint.

PP/EPDM alloys

Mixture of polypropylene with rubber which is also a polymerization product of ethylene, propylene and diene monomers. See Also Ethylene propylenediene

Roller coating applications

Paint application performed by using three parallel rollers named as pick-up, feeding and applicator. Pick-up roller immersed in paint pan, moves around its axis and transfers the paint to the feeding roller which it is in touch with. Feeding roller transfers the paint to the applicator roller in contact with it. Application roller, transfers the coating onto the material to be coated which is moving on a conveyor belt. See Also Direct roller application, Reverse roller application

Strip coats / Strippable coatings / Peelable coatings

Paints that can provide protection for a certain time to the surface on which they applied and after this period, they can be easily removed from the surface.

Reverse roller application

Paint application method where the applicator rolls run in the opposite direction to the conveyor movement. In this application, better levelling is achieved on the surface because sheer stress exerted on the paint film is higher than in direct rolling application. Reverse roller application method is preferred especially in glossy topcoats. See Also Roller coating applications, Direct roller application

Electrostatic spray applications of powder coatings

Through these applications, powder coating fluidized by mixing with air is sprayed using a powder gun with an orifice. A high voltage of 40-100 kV connected to a negative electrode at the orifice ionizes air molecules. This cloud of ions is called “corona”. Powder particles pick-up anions when passing through the corona and become negatively charged. Since the object to be coated has become anode because of grounding it attracts particles to its surface. Particles are neutralized when they reach the surface. Loose powder coating film, turns to a tough, durable, continuous, film with good adhesion after baking.

Application roller

Name of the roller which transfers the paint to the sheet to be coated on the conveyor belt. If the application roller runs in the same direction (at different speed) with the conveyor line, the process is called direct roller application, if roller runs in the opposite direction it is called reverse roller application. See Also Direct roller application, Reverse roller application

Application viscosity

The most suitable viscosity at which paint can be applied by the chosen method with ease.

Bkz. Kesmeyle incelen akışkanlar

Kesmeyle incelen akışkanlar / psüdoplastik akışkanlarKesme kuvvetine maruz kaldığında (örneğin karıştırma veya çalkalama altında) kıvamları azalan yani incelen akışkanlardır. Kesme kuvveti ortadan kalktıktan hemen veya bir müddet sonra tekrar başlangıçtaki yüksek kıvamlarını kazanırlar. Eski kıvamlarına geri dönmeleri hemen olmayıp bir müddet sonra gerçekleşen psüdoplastik akışkanlara tiksotropik akışkanlar adı verilir. Boyaların önemli bir bölümü bu davranış özelliğine sahiptirler.

Pseudoplastic fluids

See Shear thinning fluids

Shear thinning fluidsFluids that undergo a viscosity decrease upon exposure to shear force (e.g., mixing or shaking). They regain their original viscosity after removal of the shear force. Pseudoplastic fluids regaining their viscosity a while after shear force removal are called thixotropic fluids. An important portion of coatings demonstrate thixotropic behaviour.

 

 

Parlak boya yüzeylerine, normalle 20° yapacak açıda gönderilen ışığın büyük bir bölümü ters yönde 20°’de yansırken, küçük bir bölümü de 20° civarındaki açılarda saçınarak yansırlar. Gözün, boya yüzeyinde bir pus ya da hale algılamasına neden olan bu yüzey kusuruna pusluluk denir.

Haze

On the high gloss paint surfaces, the incident light coming from an angle of 20º reflects mostly at 20º and a small part of the light scatters around 20º. This defect is perceived by the eye as haze on the paint surface.

Boya tabancalarında, boyanın tabancayı hızlanarak terkettiği küçük çaplı delik.

Spray nozzle

Small diameter hole in paint spray guns through which the paint leaves the gun with an increased speed.
 

Termoplastik özellikteki PVC reçinesinin dibütilftalat, bütil benzilftalat vd. plastikleştiricilerde çözünmesiyle hazırlanan ve PVC plastisol olarak anılan bağlayıcı kullanılarak hazırlanan boyalar. Boyalı metal sektöründe 100-200 mikrometre kalınlıkta filmler verecek biçimde uygulanan PVC plastisol son kat boyaların su ve ve çeşitli kimyasallara direncinin yüksekliği ve korozyon dayanımı dikkat çekicidir.

PVC plastisol based coatings

Paints produced using PVC plastisol resins. PVC plastisol resins are prepared by dissolving plasticizers like dibutyl phthalate or benzylbutylphthalate in thermoplastic PVC resin. PVC plastisol based coatings have remarkable properties like water and chemical resistance in addition to corrosion resistance when they are applied as topcoat of 100-200 mikrometer thickness in metal coating industry.